1 Mart 2016 Salı
JOUCHI DAIGAKU (SOPHIA UNIVERSITY)
Uzuuun bir aradan sonra merhaba !
En son yazımın üstünden neredeyse 20 gün geçmiş :(
Ama içimden gelmeden de yazmak istemiyorum :(
O zaman çok zorlama gibi oluyor, tadı olmuyor yazdığımın.
Neyse.
Bugün okulum hakkında konuşmak istedim.
Adı Jouchi Daigaku-上智大学 (Sophia University).
Tokyo, Japonya'da. Yotsuya İstasyonu'na 5 dakika uzaklıkta kampüsümüz.
100 yıldan fazla bir geçmişi var, 1913 yılında kurulmuş.
Okulum bir Katolik üniversitesi, bu yüzden kampüsümüzde bir de kilise var.
Arada görüyorum rahibeleri :)
Okulumuzun sloganı da bir Hristiyanlık öğretisinden esinlenerek oluşturulmuş aslında: 'Men and Women for Others, with Others'.
Açıklaması zor olacak ama şöyle diyelim: sadece kendisi için yaşayan değil başkalarını düşünen, onlarla birlikte hep daha iyisi için hareket eden bireyler yaratma amacı.
Aslında Japonya için çok nadir bir durum çünkü Hristiyanlık fazla popüler bir din değil.
Öğrencilerin de Hristiyanlıkla çok ilgili olduklarını sanmıyorum. Sadece bir arkadaşa rastlamıştım kendisi Katolik olduğu için bu okulu seçen. Dinle ilgili herhangi bir konu olmuyor genelde.
Önceden sadece erkek öğrencileri kabul ediyormuş ama şu an karma bir okul, kız öğrenci sayısı erkek öğrenci sayısını geçti bile.
Toplamda 10,000' in üzerinde öğrencisi var.
Japonya'nın en başarılı üniversitelerinden biri ve diğer Japon okullarından farklı olarak, öğrencilerinden İngilizce yeterlilik sınavı ve İngilizce'ye hakimiyet bekliyor.
Bu yüzden Jouchi'nin Japonya'da, genelde yabancı dili iyi olanların gittiği bir üniversite imajı var.
'Jouchi' ingilizceye 'higher wisdom' olarak çevriliyor. Adını oluşturan iki kanji: 上 (jou) yüksek, üstün anlamında ve 智 (chi) ise bilgi, bilgelik anlamında.
Yani Türkçe nasıl diyelim... Yüksek, yüce ilim, irfan gibi çevrilebilir :)
Uluslararası platformda ise Sophia University ismini kullanıyor. Sanırım Japonca isminin okunmasında bazen problemler yaşandığı için böyle bir durum var.
Aklıma ilk gelenler bunlar oldu.
Daha söylenecek çok şey vardır mutlaka, o yüzden eğer okul hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz web sayfasını mutlaka ziyaret edin veya buraya yorum bırakın.
Ben orada yüksek lisans öğrencisiyim.
Son dönemim, temmuzda mezun oluyorum inşallah :))
Jouchi'den bahsetmek istedim çünkü öğrencilik hayatımda, çok çok isteyerek kabul edildiğim ilk okul.
Diğer okullarımdan da elbette ki çok memnun kaldım ama bu üniversite benim için bir başka oldu.
Eğer düşünen olursa, mutlaka tavsiye ediyorum.
Çok güzel anılar, arkadaşlar edindim.
Çok şey öğrendim.
İyi ki buradayım diyorum her zaman.
Melonpan
11 Şubat 2016 Perşembe
Aynı Kitap, Farklı Zamanlar, Farklı Hisler
Bu kitabı hayatımın iki farklı zaman diliminde okuyup da bu kadar farklı hissedeceğim hiç aklıma gelmezdi.
Kitabı Türkiye'den almıştım, Japonya'ya gelmeden önce.
Yani yanlış hatırlamıyorsam ilk okuduğum zamanın üzerinden 2,5 yıl geçmiş.
Okuduğumu anlamamıştım bile . Beni fazla sarmamıştı.
Dün kitabı bitirdim, iki günde. Elimden hiç düşmedi.
Bana artık o kadar anlamlı geliyor ki.
Ne kadar değişmişim, ona şaşırdım aslında ben. Demek istediğim o.
2,5 yıl önceki Selin'den çok farklıyım. İyi veya kötü anlamda değil. Değiştim sadece.
Kitabın ana karakteri Hajime.
Hajime senden nefret ediyorum T__T
Okudukça sinirlendirdin beni.
O kadar gerçeksin ki.
Tavsiyemdir, eğer okumak için kitap arıyorsanız bir bakın derim.
Türkçesi de var Doğan Kitap'tan çıkmış.
Ayrıca Harry Potter çılgınlığım son günlerde geri geldi :))
Bu aralar, deli gibi Harry Potter filmlerini izliyorum bilmem kaçıncı kez.
Websitesine de üye oldum (Bu zamana kadar niye bekledim hayret :) )
Üye olunca Hogwarts'ta okusaydınız, hangi okul binasında olurdunuz, öğrenebiliyorsunuz.
Sizce ben hangisindeyim? :))
Hufflepuff !
İşte böyle saçmasapan şeylerle uğraştım bugün :)) Yapacak bir sürü iş varken oysaki :(
Siz de siteye üye olursanız hangi okul binasında olurmuşsunuz yazın bana !
Melonpan
Etiketler:
değişmek,
Harry Potter,
Hogwarts,
kitap,
murakami
10 Şubat 2016 Çarşamba
HAYATIMDAN BİR GÜN
Bugün uzun bir aradan sonra Caroline'la buluştuk ♥♥♥ Uzun bir ara derken aslında iki hafta kadar :)) Genelde sık sık görüşürüz o yüzden iki hafta uzun geldi galiba bana.
Caroline İsveç'ten gelen bir arkadaşım ama aslen Polonyalı.
Bu dönem aynı dersi aldık.
Grup projesinde de aynı gruba düştük ve çok iyi arkadaş olduk. Aslında bir de Ernest'imiz var ama o şuan Japonya'nın kırsal kesimlerini turluyor :)
Yılbaşından önce birlikte bir sürü illumination'a gitmiştik Caroline'nın videosunu izleyebilirsiniz :)
Caroline'nın morali bozuktu bu sefer :( O yüzden konuşup dertleşelim dedik ve sushi yemeğe gittik Shibuya'ya :)
Bir dedikodu bir dedikodu :))
Eve dönerken daha iyice gibiydi Caroline.
Bakalım gelişmelerden haberdar edecek :)
Melonpan
7 Şubat 2016 Pazar
ZEHİRLİ AMA ÇOK LEZZETLİ ! :D
Geçen salı arkadaşımla Shimokitazawa'ya gitmiştim.
Balığın derisinde ve bazı organlarında tetrodotoksin adlı bir zehir var.
(Shimokitazawa bir sürü mağazanın, cafenin, barların olduğu, özellikle gençlerin tercih ettiği bir semt.)
Orada gezinirken bir restoranın girişindeki akvaryumda balon balıklarını gördüm.
Japonca adı Fugu (河豚) ve dünyanın en zehirli balığı :-O
Buna rağmen Japonlardan bu balığı yemeğe büyük rağbet var.
Çünkü bu balığın etini yemek, çok eskilerden gelen bir Japon geleneği.
Balığın derisinde ve bazı organlarında tetrodotoksin adlı bir zehir var.
Ve bu zehir, balon balığını siyanürden 100 kat daha öldürücü kılıyor.
O yüzden bu balığın doğru bir şekilde hazırlanıp servis edilmesi çok önemli ! !
Japonaya'da, yaklaşık 3 yıl, Fugu pişirmeyi öğrenip bu konunun uzmanı olan şefler var.
Fugu servis eden restoranlar da çok pahalı.
Şöyle bir fiyatların fotoğraflarını çekip göstereyim dedim :) (1 yen=0.025 lira)
Bu öğle yemeği fiyatları.
Sunumu da dikkatinizi çekti mi ??
Fugunun eti ince ince kesilip, krizantem çiçeği şeklinde tabağa diziliyor.
Krizantem çiçeği Japonya'da ölümün simgesi !
Japon hükümetine göre hala her yıl 30-50 kişi bu balık yüzünden hayatını kaybediyor.
Yine de yeniyor, yine de yeniyor :D
Arkadaşıma sordum, sen yer misin diye.
Belki ileride bir gün cesaretimi toplar yerim dedi.
Ben sanırım yapamam. Büyük konuşmayayım da :D
Bir de ne hatırladım bu balığı araştırınca.
Biz İzmir'de yaşarken, evimizin salonunun tavanında, doldurulmuş bir balon balığı vardı !
Tam da böyle tavanın orta yerinde ama !
Hem de diken diken olmuş hali ve incecik bir iple tavana tutturulmuş !!
O bir gün kafama düşecek gibi gelirdi hep. Allah'tan düşmedi de :D
Niye böyle bir aksiyon yapmıştık ailece kendimize hiç hatırlamıyorum.
Annemin işi ama tabiki :D
Hediye olarak gelmişti galiba anneme de, tavanın orta yerine asması ilginç :)
(Fugu ile ilgili okuduğum bir haber, ilginizi çekerse)
Etiketler:
balon balığı,
fugu,
japon mutfağı,
japonya,
shimokitazawa
4 Şubat 2016 Perşembe
BAŞKA BİR ÜLKEDE YALNIZ OLMAK
Geçenlerde Taylor adlı bir kızın videosunu izledim Youtube'da.
(Çok Youtube izliyorum farkındayım :D )
Taylor Tokyo'da mankenlik yapan Kanadalı bir kız.
(Kanadalı da amma çok Japonya'da :/ Japonlar, Kanadalı kızları çok güzel buluyorlar, çok popülerler burada).
Çok samimi videolar paylaşıyor Taylor, o yüzden çok seviyorum.
Benim izlediğim videosu da yine öyle samimi bir videosuydu.
Kötü bir gün geçiriyormuş ama yine de bu da onun hayatının bir parçası olduğu için takipçileriyle paylaşmak istemiş.
Videosunun yaklaşık 16.dakikasından sonra yaptığı konuşmasını, ben de günlerdir düşünüp duruyorum :(
Kendimi gördüm :(
"Bazen burada çok yalnız hissediyorum,
Ne yaptığımı, nereye gittiğimi bilmiyorum" diyor.
"Bazen ailemi çok özlüyorum,
Doğru şeyi yaptığımdan hiç emin değilim artık...
Bir hayalim vardı ve hayallerimin peşinden gidiyorum ama,
artık benim için en önemli olan şey bu hayal mi emin değilim" gibi bir konuşma yapıyor.
Beni çok etkiledi :(
Başarılı olmak istiyorsunuz.
Farklı olmak.
Bu dünyaya birşeyler bırakabilmiş olmak.
Hayaliniz...
Ama uzak bir ülkede,
kim olursa olsunuz yanınızda,
Taylor'ın bahsettiği o yalnızlık duygusu,
acaba doğru olanı yapıyor muyum endişesi,
arada geliyor buluyor sizi.
Yurtdışında yaşayan çoğu kişinin bu duyguyu anlayacağına inaniyorum.
'Yarin yeni bir gün olacak' diyor Taylor videosunun sonunda.
Öyle olacak.
Zaten ne çabalamadan elde edilebilir ki bu hayatta.
(Bahsettiğim video bu)
(Çok Youtube izliyorum farkındayım :D )
Taylor Tokyo'da mankenlik yapan Kanadalı bir kız.
(Kanadalı da amma çok Japonya'da :/ Japonlar, Kanadalı kızları çok güzel buluyorlar, çok popülerler burada).
Çok samimi videolar paylaşıyor Taylor, o yüzden çok seviyorum.
Benim izlediğim videosu da yine öyle samimi bir videosuydu.
Kötü bir gün geçiriyormuş ama yine de bu da onun hayatının bir parçası olduğu için takipçileriyle paylaşmak istemiş.
Videosunun yaklaşık 16.dakikasından sonra yaptığı konuşmasını, ben de günlerdir düşünüp duruyorum :(
Kendimi gördüm :(
"Bazen burada çok yalnız hissediyorum,
Ne yaptığımı, nereye gittiğimi bilmiyorum" diyor.
"Bazen ailemi çok özlüyorum,
Doğru şeyi yaptığımdan hiç emin değilim artık...
Bir hayalim vardı ve hayallerimin peşinden gidiyorum ama,
artık benim için en önemli olan şey bu hayal mi emin değilim" gibi bir konuşma yapıyor.
Beni çok etkiledi :(
Başarılı olmak istiyorsunuz.
Farklı olmak.
Bu dünyaya birşeyler bırakabilmiş olmak.
Hayaliniz...
Ama uzak bir ülkede,
kim olursa olsunuz yanınızda,
Taylor'ın bahsettiği o yalnızlık duygusu,
acaba doğru olanı yapıyor muyum endişesi,
arada geliyor buluyor sizi.
Yurtdışında yaşayan çoğu kişinin bu duyguyu anlayacağına inaniyorum.
'Yarin yeni bir gün olacak' diyor Taylor videosunun sonunda.
Öyle olacak.
Zaten ne çabalamadan elde edilebilir ki bu hayatta.
(Bahsettiğim video bu)
FUKUOKA (2.GÜN)
Daha fazla beklemeden ikinci günümü de ekleyeyim, Fukuoka gezisini bitireyim artık dedim. :)
Doğal parkları çok fazla olan bir yer Fukuoka.
O yüzden ikinci güne bu parklardan biri olan Odori Park'ı ziyaret etmekle başladım.
Kaldığım yere yürüme mesafesindeydi.
Oldukça geniş bir alan.

Bu resmi görünce
Sakarya'daki akrabalarımın aklına Sapanca Gölü gelecektir
eminim :) Aa aynı bizim göl diye :)
Parkın tamamını gezmek baya vakit aldı.
Daha sonra, bir deniz ürünleri restoranında öğlen yemeği yedim.
Ben Youtube'da Micaela diye Kanadalı bir kızın kanalını takip ediyorum.
Fukuoka'da yaşıyor ve Fukuoka'da gezilecek yerler ile ilgili videolar çekiyor.
Onun videolarından birinde gördüğüm bir deniz ürünleri restoranını seçtim öğle yemeği için.

Adı Fishman.
Don't think ! Fish ! sloganıyla yola çıkmışlar :D :D
Herşey balıktandı gerçekten.
Neredeyse tatlı olarak bile balık yiyecektim.
Hem lezzetli hem ucuz diyordu Micaela videosunda.
Gerçekten de öyleydi.
Üstüne, yemeğin sunumu da inanılmaz ilginçti !

Bu yukarıdaki yemeğin adı Poseidon.
Adı gibi heybetli maşallah :)
Arkadaşıma resmini attım da bu yaratık nasıl yeniyor yazmış :D
Günün geri kalanını Hakata İstasyonu'ndaki tüm tapınakları gezerek geçirdim !

Bu en beğendim tapınaktı; Sumiyoshi Tapınağı. Kırmızı kırmızı.

Tatilimin büyük bir kısmını soğuktan donarak geçirdim :)
Soğukla aram hiç yok :(
Yaz tatili en iyisi.
Melonpan
Doğal parkları çok fazla olan bir yer Fukuoka.
O yüzden ikinci güne bu parklardan biri olan Odori Park'ı ziyaret etmekle başladım.
Kaldığım yere yürüme mesafesindeydi.
Oldukça geniş bir alan.

Bu resmi görünce
Sakarya'daki akrabalarımın aklına Sapanca Gölü gelecektir
eminim :) Aa aynı bizim göl diye :)
Parkın tamamını gezmek baya vakit aldı.
Daha sonra, bir deniz ürünleri restoranında öğlen yemeği yedim.
Ben Youtube'da Micaela diye Kanadalı bir kızın kanalını takip ediyorum.
Fukuoka'da yaşıyor ve Fukuoka'da gezilecek yerler ile ilgili videolar çekiyor.
Onun videolarından birinde gördüğüm bir deniz ürünleri restoranını seçtim öğle yemeği için.

Adı Fishman.
Don't think ! Fish ! sloganıyla yola çıkmışlar :D :D
Herşey balıktandı gerçekten.
Neredeyse tatlı olarak bile balık yiyecektim.
Hem lezzetli hem ucuz diyordu Micaela videosunda.
Gerçekten de öyleydi.
Üstüne, yemeğin sunumu da inanılmaz ilginçti !

Bu yukarıdaki yemeğin adı Poseidon.
Adı gibi heybetli maşallah :)
Arkadaşıma resmini attım da bu yaratık nasıl yeniyor yazmış :D
Günün geri kalanını Hakata İstasyonu'ndaki tüm tapınakları gezerek geçirdim !

Bu en beğendim tapınaktı; Sumiyoshi Tapınağı. Kırmızı kırmızı.

Tatilimin büyük bir kısmını soğuktan donarak geçirdim :)
Soğukla aram hiç yok :(
Yaz tatili en iyisi.
Melonpan
2 Şubat 2016 Salı
FUKUOKA (1.GÜN)
Merhaba !
Aslında Fukuoka'dan döneli baya oldu ama bir türlü bu yazıyı yazamadım.
Beklediğim kadar ilginç değildi diye canım istemedi galiba :D
Kesinlikle kötülemiyorum, Fukuoka'yı çok seven bir sürü arkadaşım var ama artık hava çok soğuktu ondan mıdır bilmem, daha önceki Japonya içi gezilerim kadar keyif alamadım.
Hava gerçekten çok soğuktu. Zaten ben gelmeden önce çok kar yağmış da, ben gittiğimde kar falan kalmamıştı. Sadece çok yağmur yağdı.
İlk gün, öğlen saat 12 gibi Fukuoka'ya vardığımdan hemen öğle yemeğini yemeği planladığım restorana koştum :)
Eins adında, Tenjin İstasyonu'na yakın bir teppanyaki restoranıydı.
Evet adı Almanca :)
Ama Japon mutfağından yemekler servis ediyor :)
Teppanyaki de bir tür Japon yemeği demek zaten.
Çelikten bir sacda, sebzelerle pişirilen et diye çevirmeye çalışayım :)
İnanılmaz lezzetliydi.

Mutlaka Fukuoka'ya giden herkese tavsiye etmeyi düşünüyorum.
Daha sonra Fukuoka Hayvanat Bahçesi'ni ziyaret ettim.
Burada bazı hayvanları sevmenize izin veriliyor.
Tavşan,keçi gibi.
Çok büyük bir hayvanat bahçesi.
Ama hem kış olduğundan, hem de o gün çok yağmur yağdığından fazla hayvan göremedim :)


Hayvanat bahçesinden sonra Robosquare diye bir yere gittim.
Belki adından da anlaşılıyordur. Japonların ürettiği bazı robotların sergilendiği bir yer.
Burası Fukuoka'nın yerel televizyon kanalı olan TNC TV binasının ikinci katında.
Robotlarla birebir iletişime geçmenize izin veriliyor.
O yüzden çok eğlenceliydi diyebilirim.

İlk günümü Sushizanmai de bitirdim.
Sushiyi çok seviyorum.
Fukuoka'da da çok lezzetli sushi yaptıklarını söylemişti arkadaşlarım.
O yüzden denemek istedim.
Gerçekten dedikleri kadar varmış.
Hem lezzetliydi hem de fiyatı uygundu.
Aşağıda gördüğünüz sushi tabağına yaklaşık 20 lira verdim.
Normalde Tokyo'da bu fiyatı bulmanız zor.

İkinci günümü de geciktirmeden yazacağım :)
Aslında Fukuoka'dan döneli baya oldu ama bir türlü bu yazıyı yazamadım.
Beklediğim kadar ilginç değildi diye canım istemedi galiba :D
Kesinlikle kötülemiyorum, Fukuoka'yı çok seven bir sürü arkadaşım var ama artık hava çok soğuktu ondan mıdır bilmem, daha önceki Japonya içi gezilerim kadar keyif alamadım.
Hava gerçekten çok soğuktu. Zaten ben gelmeden önce çok kar yağmış da, ben gittiğimde kar falan kalmamıştı. Sadece çok yağmur yağdı.
İlk gün, öğlen saat 12 gibi Fukuoka'ya vardığımdan hemen öğle yemeğini yemeği planladığım restorana koştum :)
Eins adında, Tenjin İstasyonu'na yakın bir teppanyaki restoranıydı.
Evet adı Almanca :)
Ama Japon mutfağından yemekler servis ediyor :)
Teppanyaki de bir tür Japon yemeği demek zaten.
Çelikten bir sacda, sebzelerle pişirilen et diye çevirmeye çalışayım :)
İnanılmaz lezzetliydi.

Mutlaka Fukuoka'ya giden herkese tavsiye etmeyi düşünüyorum.
Daha sonra Fukuoka Hayvanat Bahçesi'ni ziyaret ettim.
Burada bazı hayvanları sevmenize izin veriliyor.
Tavşan,keçi gibi.
Çok büyük bir hayvanat bahçesi.
Ama hem kış olduğundan, hem de o gün çok yağmur yağdığından fazla hayvan göremedim :)


Hayvanat bahçesinden sonra Robosquare diye bir yere gittim.
Belki adından da anlaşılıyordur. Japonların ürettiği bazı robotların sergilendiği bir yer.
Burası Fukuoka'nın yerel televizyon kanalı olan TNC TV binasının ikinci katında.
Robotlarla birebir iletişime geçmenize izin veriliyor.
O yüzden çok eğlenceliydi diyebilirim.

İlk günümü Sushizanmai de bitirdim.
Sushiyi çok seviyorum.
Fukuoka'da da çok lezzetli sushi yaptıklarını söylemişti arkadaşlarım.
O yüzden denemek istedim.
Gerçekten dedikleri kadar varmış.
Hem lezzetliydi hem de fiyatı uygundu.
Aşağıda gördüğünüz sushi tabağına yaklaşık 20 lira verdim.
Normalde Tokyo'da bu fiyatı bulmanız zor.

İkinci günümü de geciktirmeden yazacağım :)
Etiketler:
fukuoka,
gezi,
japonya,
robosquare,
sushi,
sushizanmai,
tatil,
teppanyaki
25 Ocak 2016 Pazartesi
JAPONYA'DA İLK İŞ YEMEĞİ DENEYİMİM
İçim içime sığmıyor, bugün çok iyi vakit geçirdim !
Sabahtan, (bir aksilik olmazsa) mezun olduktan sonra çalışacağım otele gittim.
Oryantasyon vardı, bir de imzalanacak birkaç evrak.
Her zamanki gibi yine insan kaynakları müdürü ve yardımcısı karşıladı beni.
Önce bir hayırlı uğurlu olsun konuşması yaptık :)
Sonra vize işleri nasıl olacak diye açıklama yaptılar.
Herşey bittikten sonra da,
'Selin-san eğer vaktiniz varsa birlikte öğlen yemeği yemek ve sizi daha da yakından tanımak istiyoruz' dediler.
'Hay hay' dedim, ne demek ! Bedava öğlen yemeği ! :D :D
Öğrenciyiz nihayetinde.
Otelin ilk katı sırf restoranlara ayrılmış.
İtalyan mutfağından, Kore mutfağına kadar faklı konseptlerde bir sürü mekan var.
Biz bu sefer geleneksel Japon mutfağı tercih ettik.
Restoranımız : Kagari'ydi !
Nasıl sevindim beni oraya götürdüklerine anlatamam. ( Çocuk gibiyim :) )
Ben hep oraya gitmek istiyordum aslında ama çok pahalı bir restoran.
O yüzden hep erteliyordum.
Biraz para biriktiriyim de giderim diyordum.
Kagari'ye gideceğimizi duyunca, ağzım kulaklarıma vardı !

Bu gördüğünüz restoranın girişi.
Bu arada fotoğrafları internetten bulup gösteriyorum.
Çünkü şimdi müdürlerin, çalışanların yanında, durun ben bir dakika şöyle bir girişi çekeyim, yediğim yemeği çekeyim diyemedim :D
Gerçekten beklediğim kadar şıktı restoran.
Oldukça da kalabalıktı. Sanırım tam öğlen saati diye.
İnsan kaynakları müdürü, yardımcısı ve bir de yine aynı departmanda çalışan biri bana eşlik etti.
Sakuma-san (İK müdür yardımcısı Benim tavsiyem 'lunch box' deyince, ben de onun tavsiyesine uydum.

Resimdekinin neredeyse aynısı vardı karşımda.
Yemek boyunca muhabbet ettik.
Bana bol bol Türkiye hakkında sorular sordular.
Türkiye'de şu an olan biten herşeyden haberdarlar.
Ailen nasıl, herşey yolunda mı, haberleri görüp çok üzüldük dediler hep.
Elimden geldiğince cevaplamaya çalıştım sorularını...
İş hakkında da konuştuk.
Otelin kültüründen biraz bahsettiler.
Ama elbette mülakatlara göre oldukça samimi bir ortam vardı.
Mülakatlar gayet resmi geçmişti çünkü.
Şimdi ise bana daha kişisel sorular sorabildikleri, karşılıklı espri yapabildiğimiz bir yemek oluyordu.
Son mülakata kadar takımlarımı giyip gidiyordum ama bu sefer daha günlük bir kıyafetle gitmem sorun olmadı mesela.

Restoranın içinden bir görünüm.
Gayet modern bir dizaynı var restoranın.
Ama geleneksel Japon odaları da vardı, daha iç kesimlerde.

Bu odalar daha çok, önemli işleri veya toplantıları olan iş adamlarının kullandığı odalar olduğu için, biz modern olarak dizayn edilmiş taraftaydık.
Başlığa da iş yemeği dedim ama hoşgeldin yemeği gibiydi daha çok açıkçası, her ne kadar iş konuşsak da.
Yemekten sonra hepsi beni otelin kapısına kadar geçirdi.
Ben de herhalde bin kez, eğilerek selam verip arigatou gozaimasu ( teşekkür ederim ) demişimdir :)
Adet böyle n'apalım.
Çok saygılı ve kibar insanlar.
Bugün için gerçekten teşekkür ederim.
Melonpan
Etiketler:
Japon yemeği,
Japonya iş yaşamı,
otel,
shinjuku,
Tokyo
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)