25 Ocak 2016 Pazartesi

JAPONYA'DA İLK İŞ YEMEĞİ DENEYİMİM


İçim içime sığmıyor, bugün çok iyi vakit geçirdim !

Sabahtan, (bir aksilik olmazsa) mezun olduktan sonra çalışacağım otele gittim.

Oryantasyon vardı, bir de imzalanacak birkaç evrak.

Her zamanki gibi yine insan kaynakları müdürü ve yardımcısı karşıladı beni.

Önce bir hayırlı uğurlu olsun konuşması yaptık :)

Sonra vize işleri nasıl olacak diye açıklama yaptılar.

Herşey bittikten sonra da,

'Selin-san eğer vaktiniz varsa birlikte öğlen yemeği yemek ve sizi daha da yakından tanımak istiyoruz' dediler.

'Hay hay' dedim, ne demek ! Bedava öğlen yemeği ! :D :D

Öğrenciyiz nihayetinde.

Otelin ilk katı sırf restoranlara ayrılmış.

İtalyan mutfağından, Kore mutfağına kadar faklı konseptlerde bir sürü mekan var.

Biz bu sefer geleneksel Japon mutfağı tercih ettik.

Restoranımız : Kagari'ydi !

Nasıl sevindim beni oraya götürdüklerine anlatamam. ( Çocuk gibiyim :) )

Ben hep oraya gitmek istiyordum aslında ama çok pahalı bir restoran.

O yüzden hep erteliyordum.

Biraz para biriktiriyim de giderim diyordum.

Kagari'ye gideceğimizi duyunca, ağzım kulaklarıma vardı !



Bu gördüğünüz restoranın girişi.

Bu arada fotoğrafları internetten bulup gösteriyorum.

Çünkü şimdi müdürlerin, çalışanların yanında, durun ben bir dakika şöyle bir girişi çekeyim, yediğim yemeği çekeyim diyemedim :D

Gerçekten beklediğim kadar şıktı restoran.

Oldukça da kalabalıktı. Sanırım tam öğlen saati diye.

İnsan kaynakları müdürü, yardımcısı ve bir de yine aynı departmanda çalışan biri bana eşlik etti.

Sakuma-san (İK müdür yardımcısı Benim tavsiyem 'lunch box' deyince, ben de onun tavsiyesine uydum.





Resimdekinin neredeyse aynısı vardı karşımda.

Yemek boyunca muhabbet ettik.

Bana bol bol Türkiye hakkında sorular sordular.

Türkiye'de şu an olan biten herşeyden haberdarlar.

Ailen nasıl, herşey yolunda mı, haberleri görüp çok üzüldük dediler hep.

Elimden geldiğince cevaplamaya çalıştım sorularını...

İş hakkında da konuştuk.

Otelin kültüründen biraz bahsettiler.

Ama elbette mülakatlara göre oldukça samimi bir ortam vardı.

Mülakatlar gayet resmi geçmişti çünkü.

Şimdi ise bana daha kişisel sorular sorabildikleri, karşılıklı espri yapabildiğimiz bir yemek oluyordu.

Son mülakata kadar takımlarımı giyip gidiyordum ama bu sefer daha günlük bir kıyafetle gitmem sorun olmadı mesela.



Restoranın içinden bir görünüm.

Gayet modern bir dizaynı var restoranın.

Ama geleneksel Japon odaları da vardı, daha iç kesimlerde.



Bu odalar daha çok, önemli işleri veya toplantıları olan iş adamlarının kullandığı odalar olduğu için, biz modern olarak dizayn edilmiş taraftaydık.

Başlığa da iş yemeği dedim ama hoşgeldin yemeği gibiydi daha çok açıkçası, her ne kadar iş konuşsak da.

Yemekten sonra hepsi beni otelin kapısına kadar geçirdi.

Ben de herhalde bin kez, eğilerek selam verip arigatou gozaimasu ( teşekkür ederim ) demişimdir :)

Adet böyle n'apalım.

Çok saygılı ve kibar insanlar.

Bugün için gerçekten teşekkür ederim.



Melonpan

24 Ocak 2016 Pazar

ÇOK ÇALIŞKAN JAPONLAR :D

Japonlar çok çalışıyorlar.

Hem iş hayatında hem okul hayatında.


Doğru mu?


Bence doğru.


Japon bir üniversite öğrencisinin hayatı nasıldır peki?


Tamamen kendi gözlemime dayanarak üç başlık yazıyorum:



1) 授業 (Jugyou): Dersler


2) バイト (Baito): Yarı zamanlı iş


3) サークル (Saakuru): Okul kulübü





Japonlar iyi bir üniversiteye girene kadar çok çalışıyorlar.


Sonra üniversitede dersler biraz hafifliyor diye duydum gerçi.


Ama yine de hiç çalışmadan ders geçen bir arkadaşa denk gelmedim burada.



En önemli iki konu Baito ve saakuru sanırım.


Yarı zamanlı iş yapmayan bir tane bile Japon arkadaşım yok.


Restoranda, dersanede, ama mutlaka bir yerde çalışıp harçlık çıkarıyorlar.





Okul kulübüne gelince.


Japonya'da bu konu o kadar ciddiye alınıyor ki anlatamam.


Neredeyse dersler kadar, hatta bazen daha bile önemli.


Mutlaka hepsi en az bir kulüpte aktif olarak görev alıyor.


Kulüpte geçirmeniz gereken zaman da oldukça fazla.


Hergün en az 3 saat toplanan kulüp biliyorum.





Boş zamanları yok mu peki bu insanların ?


Var tabi olmaz mı.


Boş zamanları boş geçmiyor sadece, durum o.


Gezmeyi çok severler !


Özellikle başka ülkelere gitmeyi !


Zaten bizim gözümüzde de öyle bir imaj vardı hep sanırım.


Fotoğraf makinesi elinde Sultanahmet'i gezen bir Japon !


Doğru, yalan değilmiş.


Başka ülkeleri görmek, tanımak çok çok önemli onlar için.



Ben Japonya'ya ilk geldiğimde, Japon bir ailenin yanında kalıyordum.


Anne (64), baba (64), iki de kız (32,34) vardı evde.


Anne, kendi annem gibi ilgilenirdi benimle.


Her anlamda !


Baktı ki birşeyi istediği gibi yapmıyorum, başlardı şikayete ! :D


(Japon ailemi anlatan bir yazı da yazmak istiyorum ileride)


Ne zaman okul tatil olsa,


'Eeee Selin, nereye gidiyorsun bakalım ? ' derdi mutlaka !


Bir planım yok deyince, suratı beş karış :D


Bir yere gitmiyor olma durumum birkaç kez tekrarlanınca, hergün şikayet, şikayet !


O kadar Japonya'ya kalkmışım gitmişim de, mesela Kore şuradan 3 saatlik yolmuş uçakla. Mesela bir Kore'ye gidebilirmişim en azından !


Tamam paran varsa sen git, diyesim gelirdi :D Bedava sanki Kore'ye gitmek.


Para oldukça gezmeye çalıştım ben de, evde oturmadım Japonya'da.


Ama gelin bunu da Japon anneye anlatın !


En son Osaka'ya (Japonya Kanto bölgesinde) gitmeye karar vermiştim de susmuştu bir süreliğine :D :D


Yaa böyleler işte.




Ben ne yaptım peki?


Bu durumdan çok etkilendim açıkçası.


Türkiye'de hiçbir okul kulübünde aktif olarak çalışmamıştım.


Staj yaptım evet ama yarı zamanlı iş? Hiç tecrübem yok.


'Peki bu zamana kadar harçlığını nasıl çıkardın?' diye sorardı çoğu Japon arkadaşım.


Ben ailemden alırdım harçlığımı...


O zamana kadar bunu hiç de yadırgamamıştım..



Tamam dedim bundan sonra ben de hem dersler, hem iş, hem kulüp, hem gezmece !


Yaptım da evet.


Peki n'oldu?


Okul bir dönem uzadı :)


Onlar kadar rahat dengeyi kuramadım ilk anda tabi.


Benim kulübüm dans kulübü. Provalarının, eğer önemli bir etkinliğimiz varsa, günde 8-9 saate çıktığını biliyorum.


Bir de restoranda işe girmiştim geçen yıl. Orada da bir vardiyamın 11 saat olduğu oldu ya.


Bu da can ! :D


Ama olsun. Pişman mıyım? Değilim.


Çok mutluyum.


Bana çok şey öğretti bu deneyimim. Hala öğreniyorum.


Siz de kendiniz için düşünün bakalım. Son yıllarda benim hayatım nasıl değişti diye...




Görüşürüz !



Melonpan






22 Ocak 2016 Cuma

JAPONCA ZOR MU ?



Herkese merhaba ! 



Yazıma, Japonca dersimdeki sınıf arkadaşlarımla ve hocayla çektirdiğimiz fotoğrafla başlamak istedim.

Şu gördüğünüz resimde neredeyse her milletten insan var. 

Rus, Amerikalı, Perulu, İsveçli.... 

Japonya'ya ve Japonca'ya ilgisi olup, bizim okula gelen değişim öğrencileri o kadar çok ki...

Japonya'ya ilk geldiğimde bir dil okuluna gidiyordum, oraya da Sibirya'dan bir kız gelmişti bir aylığına, sırf Japonca öğrenebilmek için.


******************************


Arkadaşlarımdan soran çok var Japonca öğrenmek zor mu diye.

Aynı dil ailesinden olduğunu bilip de Türkçe'ye yakınmış, öğrenmek kolaymış doğru mu diyorlar.

Evet aynı dil ailesinden geldikleri doğru. Birbirlerine yakınlar. Ama nasıl yakınlar ! Annemin teyzesinin eltisinin torunu gibi yakınlar ! :D 

Ana dil gibi konuşmak isterseniz, her dili öğrenmek çok zor.

Japonca'nın benim için en zor tarafı yazmak.

O kanjileri öğrenmek bana hep zor gelmiştir.

Ama ite kaka öğrendik bir şekilde tabi.

Konuşurken daha iyiyim ama Japonlar genelde hızlı konuşur. O yüzden onun için de çok pratik yaptım.

Bir de Japonca hocamın söylediği birşey vardı. 

Japoncada çok iyi seviyelere gelseniz bile, biz sizin yabancı olduğunuzu yine de anlayabiliyoruz malesef demişti. 

Japon düşünce yapısına sahip olarak cümle kurmadığınız için, sizin verdiğiniz cevaplar ve tepkiler, bir noktada yabancı olduğunuzu belli ediyor demişti.

Çok haklı aslında.

Ben de hala Türk düşünce yapısıyla Japonca konuşuyorum.

Hatta bazen İngilizce konuşurken bile Türkçe'den motomot İnglizceye çeviri yaptığım oluyor !  :D :D

Arkadaşlarım şaşırıyorlar ilk defa öyle bir cümle duydukları için ! 

İşte en çok bunun için pratik yapıyorum yabancı dil öğrenirken. O dili gerçekten konuşan insanlar gibi düşünmek...


******************************


Bir de Türkiye'de de, Japonya'da da İngilizce'den Japonca'ya öğrenim görüyorsunuz genellikle. 

O yüzden Japonca'ya başlamak için malesef ki önce İngilizce de bilmek gerekiyor desem herhalde yanlış olmaz.

Elbette İngilizce bilmeyip, Japonca öğrenen Türk arkadaşlarım da oldu. Ama benim Türkçe'den Japonca öğrenme fırsatım hiç olamadı.


******************************


Son olarak bahsetmek istediğim bir kavram daha var: 敬語 (Keigo). 

Türkçe'ye 'çok kibar Japonca' diye çevirebilirim !! 

Günlük konuşma dilinden oldukça farklı. 

Büyüklerinizle, öğretmenlerinizle ve iş yaşamında patronlarınızla konuşurken, kullanmazsanız çok ayıp !! :D :D 

Japonca öğrenimini zorlaştıran bir konu da bu.

Arkadaşlarınızla konuştuğunuz Japonca farklı, tanıdığınız ama samimi olmadığınız insanlarla konuştuğunuz Japonca farklı ve elbette dediğim gibi bir de Keigo kullanarak konuşmak var.

Keigo'yu da hiç sevmiyorum, ne yalan söyliyeyim. 

Ama iş mülakatlarını keigo kullanmadan mümkün değil geçemem. O yüzden el mahkum...

******************************

Seneye okuldaki son dönemim ve son Japonca sınıfım olacak. Sonra iş hayatı...

Japonca hakkında yazmak istediğim daha birçok şey var aslında ama artık başka yazıya! 



またね!(Matane ! )

Görüşürüz ! 

TÜRKİYE'DE FAKİRLİK

Bugün okulun son günüydü.

Ne finalim ne yazmam gereken raporum var artık, oh be.

Başka konulara yoğunlaşma vakti.

Mesela blog yazmaya başlamak gibi !


İlk yazım da olumsuz bir konuda olacak ama napalım.

Günlük gibi blog yazmaya karar verdim. O yüzden ne düşünüyorsam aynen o.


Development Theory and Policy adında, Türkçeye gelişim teorisi ve politkası olarak çevirebileceğim bir ders alıyorum.

Dersin bu dönemki (2015/16 güz) içeriği fakirlik.

Burada bazı dersler var. Mesela isimleri hep aynı ama içerikleri her dönem hocanın işlemek/tartışmak istediği konuya göre değişiyor. Elbette seçtiği konular yine dersin ana başlığı içinden. Yani makroekonomi dersinde Japon tarihi işlemiyoruz tabi.

Türkiye'de benim okuduğum üniversitede böyle bir sistem yoktu diye açıklama gereği duydum, belki başka üniversitelerde vardır.

Derste ülkelerin fakirlik oranları, politikaları, fakirlikle mücadele yöntemleri gibi konular işleniyor.

Sınıfta 15 kişi kadarız, neredeyse herkes de farklı ülkelerden. Hoca da bir konu işleyince mutlaka, sizin ülkenizde nasıl diye sorar.


Farkettim ki Türkiye'de fakirliğe dair hiçbir şey bilmiyorumuşum.


Hoca, Türkiye'de bu zamana kadar fakirlik adına hangi projeler yapıldı diyor, cevap yok.


Bu zamana kadar neler yapıldı neden hiç bakmadım, okumadım ?


Türkiye'de fakirlik oranı ne, çocuk ölüm oranı ne, çocuk işçiler var mı, varsa ne durumdalar, dünyada fakirlik sınırı nedir ve daha bir sürü konu.


Bildiğim şeyler kulaktan dolma, televizyonda denk gelenler ya da ailem konuşurken duyduklarımmış.

Bravo Selin.

Bir de kendime o kadar güvenirdim hep bir öğrenci olarak.

Ben çok çalışıyorum, derslerime önem veriyorum bilmem ne.

Türkiye ve fakirlik adına bu kadar yorumsuz kaldıysam, olmamış Selin.

İstersen eğitim sistemi de, ezbercilik de, ne dersen de. Ama olmamış.


Hocaya da derse de teşekkürler.

Herşeyi okudum bu konuyla ilgili.

Hangi projeler yapılmış tek tek baktım.

Bir tanesi hakkında sunum da yaptım.


Bunları bilmek, araştırmak, okumak gerekir.

Ne kadar doğru karar verdim şu yüksek lisana başlamakla.

Ülkem gelişsin istiyorum, sonra en önemli konular hakkında bir fikrim yok.

Umarım kendimi daha çok geliştirme fırsatı bulurum.

Umarım herkes benim gibi düşünüyordur.